Nasıl Milyoner Oldu Serisi ile 2007’den 2017’ye 10 yıllık süreçte milyoner olma serüvenimi detaylarıyla anlatmıştım. İlk defa Kasım 2019’da aylık şekilde portföy durumu hakkında bir yazı hazırladım. Format olarak bu aydan itibaren tamamen farklı şekilde bir yazı çıkaracağım. Bu yeni bildirimde de, sadece tasarruf ve yatırım tutarlarını değil, ay içindeki gelir ve gider durumundan da bahsedeceğim. Umarım finansal özgürlük yolunda ilerleyen okuyucular için bir faydası olacaktır.
Yazar: MR. MİLYONER Page 1 of 3
Tasarruf ve yatırım konusunda kafamızı şişirdin, şimdi de evimizin içine mi karışmaya başladın kardeşim! Diye düşünmeden önce bi şans verip yazıyı okumaya devam edin derim. Çünkü kış aylarındaki harcama dağının zirvesinde doğalgaz faturasını ve cebinize etkisini düşünün. Ayrıca eşinizle “ev soğuk!” “hayır, soğuk değil!” münazaralarında elinizde bir argüman olur, bak “Mr. Milyoner bla bla bla diyor hayatım” şeklinde (o da kim be derse de bloga davet • )
Nasıl Milyoner Oldu Serisi ile 2007’den 2017’ye 10 yıllık süreçte milyoner olma serüvenimi detaylarıyla anlatmıştım. 2017’den bu yana ise portföyümle ilgili herhangi bir bilgi vermemiştim. Aslında kimsenin ilgisini çekeceğini düşünmediğim için paylaşmadım. Ayrıca öyle sürekli al-sat yapan biri olmamam ve yatırım anlamında kimseyi yönlendirmek istemememin de etkisi oldu. Fakat bir finansal özgürlük yolcusu olarak portföydeki ilerlememizi paylaşmanın ilgilenenlere az da olsa moral olabileceğini düşünerek fikrimi değiştirdim. Artık aylık olarak portföyün durumunu bir yazıyla göstereceğim.
En son neredeyse 2 yıl önce portföy durumunu yazdığım için arada geçen sürede olanları sadece özet geçeceğim. Bundan sonra aylık yazacağım için daha kompakt bir tasarım çıkarabilirim (okuması da daha kolay olur herhalde).
2017 sonu itibarıyla portföyün durumu şu şekildeymiş:
2017 – 31 Aralık itibarıyla (tutarlar o günün parası
değeriyledir)
Dönem Sonu Varlıklar – 1.046.018 TL
- 277.000 TL değerinde Ev
- 75.000 TL değerinde 1+1
- 60.000 TL değerinde Araba
- 136.590 TL değerinde Altın (870 gram)
- 86.744 TL değerinde ABD Piy. Hisse
- 290.486 TL değerinde Dolar
- 77.950 TL değerinde Kira Sertifikası
- 17.287 TL değerinde Türk Lirası Mevduat
- 24.961 TL değerinde BES bakiyesi
Dönem Sonu Borçlar – 0 TL
Dönem Sonu Net Birikim – 1.046.018 TL
Tasarruf ve Yatırımlar
Sürekli vurgulamakta mahzur görmediğim: Milyoner Olmak için Yapmanız Gereken İki Temel Şey‘in tasarruf ve yatırım olduğunu tekrar söylemeden başlamayayım.
Maaştan Tasarruflarımız
Bu yazıda son kez daha önce kullandığım bir yapıyı kullanıyorum. Bloga bu yazıyla başlayanları öncelikle: Tasarrufun önemi için ilk sayılara bakmalarını rica edeceğim: “Nasıl Milyoner Oldu” Serisi İş hayatım boyunca aldığım ortalama maaşlarım:
- 2007 – 1.650 TL – 1.270 $
- 2008 – 2.000 TL – 1.560 $
- 2009 – 2.600 TL – 1.660 $
- 2010 – 3.000 TL – 1.990 $
- 2011 – 4.000 TL – 2.390 $
- 2012 – 4.500 TL – 2.500 $
- 2013. – 5.200 TL – 2.720 $
- 2014 – 5.600 TL – 2.550 $
- 2015 – 6.100 TL – 2.240 $
- 2016 – 9 ay ort. net – 6.200 $ (3 ay işsiz)
- 2017 – 4 ay ort. net – 6.200 $ / 7 ay 7.000 TL – 1.890 $ (1 ay işsiz)
- 2018 – 7 ay ort. net – 6.500 $ / 3 ay 7.200 TL – 1.800 $ (2 ay işsiz)
- 2019 – 7 ay ort. net – 6.700 $ (4 ay işsiz, halen de işsiz 0 )
Hatırlayanlar olacaktır belki; 2018’de tekrar yurtdışına giderek oradaki işime dönmüştüm. 2019’da da yine Türkiye’ye dönüş yaptım, fakat buradaki eski işime değil. Artık işsizim! Bu kendi isteğimle alınmış bir karar, özel nedenleri var. Fakat bunlar sağlık gibi herhangi bir sorundan kaynaklanmıyor. ABD’de tek başına kalmak zor geldiği için döndüm ve ailemi de alarak tekrar gitmek istediğim için Türkiye’de bir iş aramadım. Bu yazıda çok da fazla değinmeyeceğim bu hususa, belki ayrı bir yazıda daha çok konuşuruz.
Tasarruf konusunda dönersek; milyoner olmak bizi bozdu biraz 0 İlk defa yüksek maaşa rağmen tasarruf oranımızda önemli bir düşüş görüyorsunuz. Eşimin maaşının tamamı TR’deki harcamalarla sıfırlandı! Benim maaşım da ABD’de biraz konforlu yaşam tercih etmem ve aile için hediye harcamaları nedeniyle tasarruf oranı çok düşük kaldı, tabii 23 ayın 6sından işsiz olmamın da etkisi var. Oran olarak ortaya net bir rakam koyamıyorum bu sefer. Çok hareketli bir dönem olduğundan (iki ev, iki araba, sürekli uçuşlar..) harcamalarla ilgili sağlam notlar da alamadım. Ama yaklaşık olarak tasarruf oranımız %15 diyebilirim. %50’lileri ve üstünü gören bi aile olarak, evet milyonerlik bizi bozdu..
Yatırımlar
Yine daha önceki seri formatında yatırımlardan bahsedeceğim. Sadece kapsamı 23 aylık dönem olacak.
Bilançomuzdaki en büyük kalem 12 yıldır oturduğumuz evimizdi, artık değil! Çünkü değeri çok yavaş artıyor 0 Tabi havuzun büyümesinin etkisi de var 0
Klasik değerlemeyle bu sefer 2017’den 2019’a getiriyorum. 2019 Kasım için evimizi bilançoya % 14,61 artırarak 317.000 TL olarak yazıyoruz. (artış kaynak: tcmb)
Ayrıca bir de en kötü yatırımım 1+1’i bildiğiniz üzere hiçbir değer artışı olmadan bilançoda tutuyoruz. Cüzi miktarda kira getirisi bahsetmeye değer bulmadığım için gözardı ediyorum.
ABD’ye 2018’de gittiğimde 21.300 $’a (vergisi sadece 1.254 $’ydı!! 2.500 motor aracı burada alsaydım tahmini vergisi 40.000 $ olurdu…) sıfır kilometre bir araba almıştım. Bir yıldan biraz fazla süre kullandım fakat küçük bir kaza nedeniyle aracın değerinde yüksek oranda kayıpla (kaza küçük kayıp büyük) sadece 13.000 $’a satabildim. Yanlış bir karardı sıfır araç almak, daha uzun süre kalacağıma ilişkin varsayımım tutmadı.
Türkiyedeki arabamız sağ salim duruyor. Aracın değerinde bir artış var fakat bu tamamen yeni gelen araçların daha yüksek kurdan satılması nedeniyle (arabasının değeri arttığı için kendini iyi hissedenlerin, eskisini satınca yeni alacakları araba fiyatlarına da bakmalarını tavsiye ederim.).. Ben de bilançoda 60.000 TL’den tutmaya devam ediyorum. Neden? Çünkü bu değer artışı uzun vadede yerini aracın eskimesinden dolayı kayba bırakacak, bu süreçte gereksiz artışa neden olmasını istemiyorum.
Kira Sertifikası ve Vadeli Mevduat
Nasıl Milyoner Oldu Serisinin sekizinci sayısında kira sertifikasından kısaca bahsetmiştim. 2018 ve 2019’da yeni kira sertifikası alamadım, çünkü bireysel yatırımcı için pek satış yapmadı Hazine ve bu nedenle bankalarda ikincil piyasada kağıt kalmadı. Kasım 2019 itibarıyla elimde çok az miktarda kira sertifikası kaldı (28.157 TL). Ben de 2018 ve 2019’da faizlerin yükselmesiyle mevduatçı teyzeleri takip ederek vadeli mevduat yaptım. Açıkçası 31 Ağustos 2018’de vadeli mevduat stopaj oranlarının sıfıra kadar düşürülmesi kararımda çok büyük etkisi olduğunu itiraf etmeliyim (Tabii ki yüksek oranların da) Yine de portföyümün büyük çoğunluğunu oluşturan dolardan fazla bozdurmadım ve potansiyel kaybım hayli fazla. Dolar bölümünde daha detaylı anlatacağım.
Kasım 2019 itibarıyla 192.481 TL, günlük olarak işleyen bir vadeli hesapta (yıllık brüt %11,75 oranıyla) bulunuyor.
2017 sonunda 870 gram altını yılsonu için 157 gr./TL’den değerleyip, 136.590 TL olarak bilançoda görmüştünüz. Genellikle altına pek dokunmuyordum, fakat 2018’de faizlerin yükseleceği (herkes gibi) beklentisiyle altının tamamını sattım! Çok büyük bir hata olduğunu bugün anlayabiliyoruz! İş işten geçti ama eğer satmasaydım, bugün 270 gr./TL ile 234.900 TL değerinde olacaktı. Onun yerine ben dolarda bekledim (yani 6,85lerde satmadım, bugün 5,75)…
Yaptığım en büyük yatırım hatalarından biri olabilir. Daha sonrasında da hep biraz düşsün de alayım diye fırsat kolladım ama^ (Altının diğer yatırım araçlarına göre bu süreçte ne kadar kazançlı olduğunu görmek isterseniz: ilgili yazım)
ABD’de bulunduğum sırada yaptığım bazı hisse senedi yatırımlarım olduğundan (ilgilenenler olursa nasıl olduğu hakkında iki yazı kaleme almıştım: Yurtdışı Pisayalarda İşlem Yapmak ve Vergi Konusu) daha önceki yazıları okuyanlar haberdardır.
2018 ve 2019, tasarruf ve yatırım anlamında neredeyse kayıp yıllar oldu desem yanlış olmaz. Hem boş kalan kiralık ev gibi işsiz olduğum aylar hem de doğru olmayan yatırım kararlarım bu sonuçta etkili oldu. Borsada ise dolar bazında pek kazançlı bir dönem değildi benim için. Biraz da yukarıda bahsettiğim gibi dünyada faiz oranlarının artmasını beklerken tam tersi olunca borsanın yükselişine (ABD borsaları) katılamadım. Örneğin 2018’de artık borsalar çok yüksek, düşsün de o zaman alayım diye beklerken, son bir yılda S&P500 %25’ten fazla yükseldi.. Bense bu kervana 2019’un ikinci yarısında katıldım..
Not: Son dönemde yaptığım bütün alımları Robinhood isimli dijital yatırım uygulamasıyla yapıyorum. Neden, çünkü hiçbir komisyon ve masraf yok!
Amazon 2017 sonu itibarıyla Amazon’un hisse değeri 1.169 $, elimdeki 11 hissenin toplam değeri; 12.859 $, 48.478 TL olmuştu.
- 2018 Şubat ayında ise bu hisselerin tamamını 1.340 $’dan sattım. Evet kazançlı şekilde ayrıldım hisseden, fakat satmasam şu an değeri 1.800 $ civarında!
Altın satarken düşündüğüm gibi artan faizlerle borsanın inişe geçeceğini düşündüğümden değerli gördüğüm Amazon hisselerimi sattım. O günden bu yana da hayıflanarak bakıyorum..
- 2017 sonu itibarıyla Netflix’in hisse değeri 191 $, elimdeki 45 hissenin toplam değeri; 8.595 $, 32.403 TL oldu.
- Kasım 2019 itibarıyla Netflix’in hisse değeri 312 $, elimdeki 45 hissenin toplam değeri; 14.040 $, 80.730 TL oldu.
Satmayıp elimde tuttuğum Netflix geçen süreçte kazançlı oldu, özellikle TL bazında. Fakat 2018’in martından bu yana fiyatı 300 $’lar civarında, yani son dönemde pek de kazandırmadı.
- 2017 sonu itibarıyla Tesla’nın hisse değeri 311 $, elimdeki 5 hissenin toplam değeri; 1.555 $, 5.862 TL oldu.
- Kasım 2019 itibarıyla Tesla’nın hisse değeri 329 $, elimdeki 5 hissenin toplam değeri; 1.645 $, 9.458 TL oldu.
Tesla ve benim için heyecanlı bir dönemdi, 185$ lara kadar düşmüştü ama tekrar başladığı noktaya geri döndü. TL bazında yine fena sayılmayacak bir oran.
Bizde yasaklanmasıyla ismini duyduğunuza emin olduğum UBER Mayıs 2019’da 45$’dan halka arz edildi. Ben de önce 42 $’dan, daha sonra 36,50 $, 34 $, 30 $ olmak üzere çeşitli zamanlarda, farkettiğiniz gibi maalesef düşerken, alım yaptım.
- Kasım 2019 itibarıyla UBER’in (maliyetim ortalama 37,26$ ) hisse değeri 29,50 $, elimdeki 375 hissenin toplam değeri; 11.062 $ (maliyetim 13.972 $), 63.609 TL oldu.
En kötü yatırımları yaptığım bu dönemdeki bir diğer başarısızlık da UBER oldu. Biraz gaza geldim ilk alırken ve sonrasında düşüşlerde maliyet düşürüyorum diye.. Sanırım mecburen uzun vadeli yatırımcı oldum UBER’de!
ETF’lerin ne olduğu hakkında bir yazı (link) hazırlamıştım 2018’de. Bu yıl da hisse seçerek yatırım yapmak yerine ETF’lerle endekslere pasif yatırımdan bahsettiğim bir yazım (link) vardı. Konuyla ilgili bilgi sahibi olmak isteyenler önce bu yazılara bakabilir.
Gördüğünüz üzere spesifik olarak hisse seçerek pek alım yapmadım bu süreçte (UBER ve birazdan bahsedeceğim aylık temettü veren hisseler dışında). Faizlerin bırakın artmayı, tekrar düşmeye başlamasıyla birlikte biraz geç de olsa borsa yatırımı yapmaya başladım.
- Kasım 2019 itibarıyla Vanguard Total Stock Market ETF değeri 160$ (maliyetim 150$), elimdeki 15 hissenin toplam değeri; 2.400 $, 13.800 TL oldu.
- Kasım 2019 itibarıyla Vanguard S&P 500 ETF değeri 288$ (maliyetim 275$), elimdeki 15 hissenin toplam değeri; 4.320 $, 24.840 TL oldu.
- Kasım 2019 itibarıyla Vanguard High Dividend ETF değeri 92$ (maliyetim 89$), elimdeki 17 hissenin toplam değeri; 1.564 $, 8.993 TL oldu.
- Kasım 2019 itibarıyla Vanguard FTSE Emerging Markets Fund ETF değeri 42$ (maliyetim 41,50$), elimdeki 19 hissenin toplam değeri; 798 $, 4.589 TL oldu.
Toplamda 9.082 $ değerinde ETF ile dönemi kapatmışız. Bundan sonra da ETF lere daha çok ağırlık vereceğimi düşünüyorum.
Her ay istisnasız temettü ödeyen hisseler hakkında bir yazı (link) hazırlamıştım geçen ay. Çok yüksek meblağlarda olmasa da denemek için bu hisselerin bazılarından aldım.
- Kasım 2019 itibarıyla Realty Income Corporation hisse değeri 77$ (maliyetim 80,66$), elimdeki 14 hissenin toplam değeri; 1.078 $, 6.199 TL oldu.
- Kasım 2019 itibarıyla LTC Properties hisse değeri 46,65$ (maliyetim 51,64$), elimdeki 20 hissenin toplam değeri; 933 $, 5.364 TL oldu.
Kasım 2019 itibarıyla Main Street Capital Corporation hisse değeri 42,37$ (maliyetim 42,68$), elimdeki 15 hissenin toplam değeri; 636 $, 3.655 TL oldu.
2017’den bu yana dolar beye çok bağlanmışım. Büyük bir yanlıştı: 2017’ye göre evet artıdayım TL bazında, fakat 2018 ve 2019’daki kaçırdığım fırsat maliyeti açısından bakarsak durum değişiyor..
Mesela 2018’de dolar 6,5ları gördüğünde satıp TL vadeli mevduat yapanlar çok kazançlılar. Eylül 2018’de 6,5dan 100.000$ bozdurup TL vadeli mevduat yapan biri 1 yılın sonunda i35.000$danfazlaya ulaşabilirdi! Dolar bazında %35 kazanç…
Olmadı, artık önümüzdeki maçlara bakcaz 🙂 Daha önce defalarca çok iyi bir yatırımcı olmadığımı söylemiştim.
Dolarda geçen bu 23 aylık dönemde küçük miktarlarda aldım, sattım vss hesap çok hareketliydi. Ama durum tespiti yaptığımız için sadece yılsonu bakiyemizi veriyorum: 65.345 $ olarak gerçekleşmiş. Bu rakamın Türk Lirası karşılığı da 5,75 $/TL kurundan 375.733 TL olmaktadır.
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES)
2018-2019 döneminde azar azar da olsa katkı yapmaya devam ettik: Kasım 2019 itibarıyla 45.863 TL değere ulaşmış. BES portföyünün dağılımı şu şekilde:
- %50 hisse senedi fonu,
- %35 devlet borçlanma araçları fonu
- %15 altın fonu
Fonlardaki değer artışlarına göre tekrar bu oranlara dönecek şekilde bir yapıyı tercih ettim. Örneğin altın çok artıp değeri portföyün %20’sine gelince sistem altın fonundan satış yapıp diğerlerine geçiyor.
2019 – 29 Kasım itibarıyla (tutarlar günün parası
değeriyledir)
Dönem Sonu Varlıklar – 1.315.472 TL
- 317.000 TL değerinde Ev
- 75.000 TL değerinde 1+1
- 60.000 TL değerinde Araba
- 221.238 TL değerinde ABD Piy. Hisse
o 14.040 $, 80.730 TL Netflix
o 1.645 $, 9.458 TL Tesla
o 11.062 $, 63.609 TL UBER
o 9.082 $, 52.221 TL ETFler
o 2.647 $, 15.220 TL Aylık Temettü Hisseleri
- 375.733 TL değerinde Dolar
- 28.157 TL değerinde Kira Sertifikası
- 192.481 TL değerinde TL Vadeli Mevduat
- 45.863 TL değerinde BES bakiyesi
Dönem Sonu Borçlar – 0 TL
Dönem Sonu Net Birikim – 1.315.472 TL ( 228.776 $)
Değerlendirme
2017’de %50 tasarruf oranını gören Milyoner ailesi, o günden bu yana artan gelire rağmen tasarrufu %15’lerde kalmış.. Zaten iyi bir yatırımcı da değil, bir koyup üç alamıyor.. Neredeyse 2 yıllık sürede portföy tasarruf ve yatırımla sadece %25,8 artabilmiş. Bu sürede enflasyon %33,62 (23 aylık) artmış, dolar %49 yükselmiş, Mr. Milyoner izlemiş tabiri caizse..
Neden böyle oldu? Muhasebe ve istatistikler bazen hileli olabiliyor. Evet portföy çok az artmış ama buna neden olan 3 kalem var: Oturduğumuz ev, kiralık ev ve araba. Bu üç kalemin ikisi zaten hiç artmamış, diğeri de enflasyonun yarısından az. Bu ev/araba dışındaki portföye bakarsak %25,8 yerine %36,2 artış görüyorum. Enflasyondan iyi tamam ama yine de dolardan kötü. Bunun tasarrufun azalmasından sonra en önemli nedeni de altın satıp 100.000 TL’lik kazançtan vazgeçmek oldu sanırım. Eğer altın duruyor olsaydı, ev/araba dışı portföy artışı %51 olacaktı. Nasip.. Yine de bardağın dolu tarafından bakıp artık oturduğumuz ev hariç de milyoner olduğumuza (neredeyse 2 bin eksik çaktırmayın 🙂 ) odaklanabiliriz.
Yanlışlar yapıldı, içler çekildi, hayıflanmalar da eksik kalmadı. Ama olan oldu, geçen geçti 🙂 Dersleri çıkardık fakat şimdi önümüzde belirsiz bir dönem var. İşsiz olduğum için gelirim yok, eşimin maaşından da anlamlı bir tasarruf edemediğimizi gördük. Bakalım önümüzdeki Aralık 2019 portföyü nasıl görünecek, 2020’ye nasıl başlayacağız? Siz de kendinize bu soruları soruyor musunuz?
Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:
- Bireysel Finans Nedir? Neden Önemlidir?
- Cep Telefonu Faturası Ne Kadar Olmalı?
- Ev Almak Akıllı Bir Yatırım mı?
- Araba Almak Mantıklı mı?
- FIRE : Finansal Bağımsızlık ve Erken Emeklilik
- Parayla Satın Alabileceğiniz En Değerli Şey Nedir?
Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın! Beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Soru ve görüşlerinizi de yorum olarak bırakın! Teşekkürler
Twitter veya diğer sosyal medya alanlarında önemli sayıda kişi tarafından takip edilen ve paylaştıklarıyla insanlara faydalı olmaya çalışan üstadlar/hocalar ve de değerli insanlarla röportajlar yapmak istedim. İlerleyen zamanlarda sizlerin arasında da hikayesiyle bizlere katkı sağlayacaklarla ve konuşmamızı tavsiye ettiğiniz kişileri de ekleyerek devam edebiliriz.
Televizyonlarda ve diğer ana akım medyada yüzlerce Profesör, finans uzmanı ve ekonomistleri görüyoruz. Onları tanımak ve görüşlerine ulaşmak için çeşitli alternatiflerimiz var, fakat aslında bizden birileri olan ve dinlemek isteyenlere kendilerini anlatacak, tecrübe ve öngörülerinden faydalanacağımız değerli insanlarla yolumuz kesişmiyor. Ana akım medya aracılığıyla konuşanların bir misyonu var; belirli şirketleri/yatırım araçlarını övmek, daha da açıkça yazarsam: Reklam yapmak. Bu da genellikle objektif bakışın ve değerlendirmenin yok olmasına neden oluyor.
Başlık çok iddialı farkındayım. Biz her yıl temettü ödeyen hisse bulamazken, sen her ay istisnasız temettü ödeyen hisse diyorsun.. Haklısınız, Türkiye’de istikrarlı olarak temettü ödeyen çok sayıda hisse bulamıyoruz. Ama illaki sadece Türkiye’de hisse senedi yatırımı yapmak zorunda değiliz diyerek, arama vizyonunu genişlettim. Düzenli temettü ödeyen hisseleri ararken karşıma her ay temettü ödeyen hisseler çıktı (bu hisselerin 3’ünden aldım, ilginizi çekeceğini düşündüğüm için de bu yazıyı hazırladım). Tahmin edeceğiniz üzere bu hisseler bizim BIST’de değil, ABD’deki borsalarda çıktı..
Tasarruf etmeye lise yıllarımda, yatırım yapmaya ise üniversite yıllarımda başladım. Tasarruf etme konusunda her geçen gün daha iyi bir aşamaya geldiğimi fark ediyorum, toplam birikimimizin yüksekliğiyle harcama isteğinin artmasına rağmen! Fakat yatırım konusunda aradan geçen 15 yıla rağmen bir kaç arpanın boyunun toplamının kare kökünden fazla ilerleme kat edemediğimi düşünüyorum…
Yatırım konusunda yazılar, kitaplar, makaleler vs. okudum eğitimler aldım, yani özel çaba gösterdim. Buna rağmen uzun vadede büyük getiri oranlarını yakalayamadım. Hiç bir hususi efor sarfetmediğim tasarrufta bile her yıl daha iyiye gidiyorum!
Oysa iktisat okudum, günde ortalama 1-2 saatimi ekonomi okumalarına ayırıyorum, SMMM ruhsatım var, temel analizin taa temelini biliyorum, para politikası, faizler, swaplar, libor, bonolar, tahviller, opsiyonlar da kimi yamyam kimi bilmem ne bela yaladık yuttuk… Amma velakin; yatırım konusunda harcadığım zamanın olumlu geri dönüşünü alamıyorum, acaba bende mi bir sorun var diye düşünmeye başladım..
Hatta bir de Twitter’da yazdıklarımdan faydalanacağını düşünme gafletine düşen 10 bin kişiye sorayım, belki sorun sadece bendedir. Onlar yatırım konusundaki çabalarının sonucunu yüksek getiri oranları olarak alıyordur. Ve birkaç sorudan bir anket yanıtlamaları için paylaştım.
Twitter Ahalisi Ne Düşünüyor?
Anket biraz uzun oldu, biri bonus olmak üzere 6 tane soru sordum. Okuyucular sanırım uzun olduğu için – umursamadıklarını da düşünmedim değil – katılım konusunda beklediğim ilgiyi göstermedi. Ama sağ olsun cevaplayan %1’lik kesimin cevaplarıyla durumu yorumlamaya çalışayım.
1/6 – Yatırım Konusunda Eğitim Alıyorum
1/6
Yatırımlar konusunda (borsa, genel ekonomi, fx vb.) kendimi geliştirmek için kitaplar okuyorum, eğitimler alıyorum, haberleri takip ediyorum.
Yüksek getiri oranlarına ulaşmak için daha bilinçli ve bilgili bir yatırımcı olmaya çalışıyorum.
Bu iki önermeye cevabınız?
— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) September 30, 2019
Bu soruya %90’a yakın “Evet” cevabı geldi. Demek ki benim gibi onlar da ellerinden geldiği ölçüde bilinçli ve bilgili olmaya çalışıyor ne güzel. Fakat bakalım gösterilen çabanın karşılığını aldıklarını düşünüyorlar mı?
2/6 – Yatırım Konusunda Alınan Eğitimlerin Olumlu Etkisini Görüyorum
2/6
Yatırım konusunda okuduğum kitaplar, aldığım eğitimler, kısacası gösterdiğim bütün çabaların etkilerini olumlu anlamda hissediyorum.
Bu olumlu etkilerle artık yatırımlarımdan daha yüksek getiri oranları elde ediyorum.
Bu iki önermeye cevabınız?
— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) September 30, 2019
Gösterdiği çabanın yatırımlarındaki getiri oranlarını arttırdığını düşünenlerin oranı beklediğimin üstünde. İlk bölümde sormuştum, sorun bende mi diye; sonuçlara göre evet bendeymiş! Çünkü Twitter ahalisi zamanla yatırımlarındaki getiri oranlarının arttığını iddia ediyor. Ama ilk soruya göre olumlu cevap verenlerin oranında düşüş görüyorum, %70..
3/6 – Yatırım Konusunda Eğitimlerin Faydasını Gördüm, Daha Çok Eğitim
3/6
Yatırım konusunda okuduğum kitaplar, aldığım eğitimler, kısacası gösterdiğim bütün çabaların etkilerini olumlu anlamda hissettiğim için bundan sonra daha da fazla zaman ayıracak ve kendimi daha çok geliştirmeye çalışacağım.
Bu önermeye cevabınız?
— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) September 30, 2019
Getiri oranlarının arttığından emin olan okuyucular daha da artması için eğitimlere devam edeceğini söylüyor. Eğitim şart! Fakat dikkatimi şu çekti, 2. soruda eğitimlerin faydasını gördüğünü söyleyenler %70 iken, burada daha fazla eğitim alacağım diyenler %83’e çıkıyor!! İlginç, çünkü faydasını görmediğini düşünen %13, buna rağmen daha fazla eğitim diyor..
Güzel, tamam da nereye kadar? Yani bütün hayatını ve mesleğini bu işe vakfetmiş piyasa uzmanlarından daha mı başarılı olacaksınız? Görelim:
4/6 – Bütün Eğitimler Sayesinden Piyasa Uzmanlarından ve Endeksten Fazla Getiri
4/6
Bütün bu eğitim ve kazanımlarla BORSA özelinde; finans uzmanları, uluslararası yatırımcılar, matematik/istatistik ve algoritmaları kullanan bütün oyunculardan
ve BIST100 – BIST30 gibi endekslerden daha yüksek getiri oranlarına ulaştım/ulaşacağım.
Bu önermeye cevabınız?
— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) September 30, 2019
Haydaa, eğitim iyi hoş diyorduk.. Fakat piyasadaki rakiplerimiz, hatta BIST100 gibi endeksten daha fazla getiri elde edeceğini düşünenler %40’a düştü. Yani eğitim iyi hoş, fakat bir BIST100 endeksinden bile daha fazla kazandırmayacaksa?
5/6 – İşi Gücü Bırakıp Kendimi Borsa Eğitimine Adasam
5/6
İşimden ayrılıp tam zamanlı; temel/teknik analizler, algoritmik formüller, sinyaller, fibonacciler vb. bütün analiz yöntemlerinde uzmanlaşsam da
UZUN VADEDE bütün eğitimini ve profesyonel iş hayatını bu konuya adamış uzmanlardan daha fazla kazanamam.
Bu önermeye cevabınız?
— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) September 30, 2019
Eğitim vs. varılabilecek en son nokta nedir? İşi gücü bırakıp tam zamanlı borsacı/yatırımcı olmak. Bu noktadan sonrası var mı; yok! Bu soruya büyük bir özgüvenle %37 oranında EVET diyenlerin iyimserliğine hayran kalmadım desem yalan olur.. Ama bu iyimserliğin bir temeli var mı? Bunu da yazının son bölümünde göreceğiz.
6/6 Peki Borsa Uzmanları, Uluslarası Yatırımcılar vs. Endekslerden Fazla Getiri Alıyor mu?
6/6
BORSA özelinde; matematik/istatistik ve algoritmaları ve aklınıza gelebilecek bütün analiz yöntemlerini kullanan finans uzmanları, uluslararası yatırımcılar,
S&P500 – BIST100 gibi endekslerden UZUN VADEDE daha yüksek getiri ediyorlardır bence.
Bu önermeye cevabınız?
— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) September 30, 2019
İşte can alıcı soru! İşi gücü bile bırakıp tam zamanlı borsacı olmanın ötesinde bir adım daha var: Kocaa finans şirketlerinde matematik profesörü, istatistik hocası, algoritmalar prensi birleşimindeki yüz kaplan gücünde adamlar.. Evet, bu adamlar işin gerçekten profesörü. Biz şirketlerin bilançoları, geçmiş fiyatlar grafiklerine çizdiğimiz renkli çizgilerden anlamlar çıkarmaya çalışırken; bu adamlar bizim o baktıklarımıza 3 ay önce bakıp unutmuş üstüne bebek bezi kullanım oranının piyasaya etkileriyle ilgili analizler yapıyor (inanmıyorsanız bakın: Link). Öyle bir aşamaya işinizi de bıraksanız, üstüne yeni birkaç üniversite de okusanız, nafile varamazsınız, imkansız.
Peki bu adamlar o kadar çabaya rağmen S&P500, BIST100 gibi endekslerden, yani borsanın ortalamasından, uzun vadede daha fazla kazanır mı sorusuna cevap %67 ile evet. Bu cevabı bekliyordum, ama cevap yanlış! Hadi bakalım neden yanlış.
Sorun Sende de Değil, Bende de!
İlk bölümde kendimi suçlamıştım. Aradan geçen bunca yıla ve harcanan çabaya rağmen neden daha yüksek getiri oranları elde eden bir yatırımcı olamadım diye. Meğerse sorun bende de değilmiş!
Hiçbir Şey Yapmasan Daha İyi!
Temel anlamda; finansal okuryazarlık, yatırım bilgileri, ekonomi ve finans öğrenmenin faydası olacağından şüphemiz yok bunu kenara koyalım. Fakat mesleği yatırım olmayanlar için belirli bir seviyenin üzerine çıktığımızda (veya çıkmaya çalıştığımızda); komplike analizler vs. bunun bize faydasından çok zararı olabilir mi acaba?
Bu düşünceyi dediğim gibi kendi tecrübemden yola çıkarak uzun zamandır düşünüyordum. Ama Business Insider’ın 23 Eylül 2019 tarihli makalesini okuyunca bir “Haaaaa” anı yaşadım (makalenin linki).
Para yönetimi konusunda belirli bir noktadan sonra ulaşacağınız bilgi birikimi size katkı sağlayamabilir, hatta daha kötü kararlar vermenize bile neden olabilir. İnanılmaz sayıdaki yatırım araçları, analizleri, tavsiyeleri ve uzman görüşleriyle kafanızın daha da çok karışması muhtemeldir. Hatta bu durumu uzman piyasa oyuncularında da sık sık görüyoruz.
Evet, aynen bana da böyle oldu, olmaya devam ediyor. Haberleri okuyorum; Trump şöyle dedi, uzman yatırımcı altın uçacak dedi, twitter üstadı yaptığım analizlerle (teknik, temel, algoritmik, fıbonacci…) dolar 3 TL olacak dedi vs vs vs.. Paramı değerlendirmek için alacağım yatırım kararlarını vermek için edindiğim bilgiler bana yardımcı olmak yerine daha da kafamı karıştırıyor. Peki hiçbir şey yapmamak nasıl olacak?
Koca Finans Uzmanları vs Borsa Endeksi
Borsa ile ilgili bazen karşılaştırma yazıları (örnek) paylaşıyorum. Yazıyla ilgili geri dönüşlerde şu yaklaşımla çok karşılaşıyorum: benim seçtiğim hisseler BIST100’den çok daha kazançlı, neden BIST100 endeksiyle borsayı eşitliyorsun! Evet kısa vadede; 1 ay, 6 ay, 1 yıl gibi sürelerde seçtiğiniz hisseler BIST100’den daha fazla kazandırabilir (kaybettirebilir de) fakat önemli olan UZUN VADE.
Yaptığımız anketin son sorusunu hatırlayın, %67 piyasa uzmanlarının S&P500, BIST100 gibi endesklerden uzun vadede daha çok kazandığını düşünüyor. Maalesef ülkemiz için bu şekilde karşılaştırmalar yok, ama bakın ABD’deki koca yatırım şirketleri ve hedge fonlar uzun vadede ne durumdalar:
American Enterprise Institute (AEI) Mart 2019’da yaptığı analize (link) bakalım.
AEI’nin makalesinden
Yatırım şirketleri fonlarının S&P500 endeksi karşısındaki performansını görüyoruz. 15 yıllık karşılaştırma şaşırtıcı; bu fonların %90’dan fazlası S&P500 endeksinin gerisinde getiri elde etmişler! Kendi adıma şok olduğum bir sonuç!
1 yıllık karşılaştırmada da %60lar oranında daha kötü performans göstermiş, yani kısa vadede de bir numaraları yok!
Bloomberg’lerde 2.000 $’lık takım elbiseleriyle arzı endam edip ahkam kesen koca piyasa uzmanlarının %90’ı, basit bir endeksin gerisinde kalıyor. Peki biz gariban küçük yatırımcının yüzde kaçı olurdu??
Evet, ben de yanıldım örneğin! Hisse seçerek daha fazla kazanacağımı düşündüm. Hatırlayanlar olacaktır; Netflix ve Tesla hisseleri almıştım. İlk başlarda kazançlıydım da! Ama uzun vadenin kılıcı! 2018’de Netflix ve Tesla hisselerimden zararım çok yüksek… Fakat bu yanlışlardan ve yukarıdaki kötümser analizlerden dersler çıkarabiliriz.
Sonuç ve Değerlendirme
Biraz moral bozucu bir yazı oldu. Evet, koca finansçıların başarı oranının %10’un altında olduğu yerde, bizimki %1 olur mu? O bile iyimser olabilir. Peki Mr. Milyoner ne yapacağız?
Eleştirel baktık; moraller yerlerde fakat bu skeptik bakışa sahip olmamız şart, yoksa olmayacak hayaller peşinde koşup 10 – 15 yıl sonra elde avuçtaki küçük birikimi de kaybetmek var işin ucunda. Ama bu kötü neticeden çıkarabileceğimiz çok güzel bir sonuç da var.
Yurtdışı piyasalarda çok düşük fon giderli yüzlerce endeks yatırımı yapabildiğiniz ETF’ler var (Yurtdışı piyasalarda nasıl yatırım yapılacağı hk. yazım: Link). Örneğin #VOO bunlardan sadece biri. Bir hisse senedi gibi alıp satabildiğiniz bu ETF’i alarak bütün S&P500 hisselerine (500 adet hisse!) aynı anda yatırım yapabiliyorsunuz (ABD piyasalarında işlem yapmakla ilgili yazım için link) Veya daha büyüğü de var: #VTI 3600’den fazla hisseye aynı anda yatırım! Daha aklınıza gelebilecek çeşitlilikte, incelemek için: link.
Ülkemizde maalesef BIST100’e veya borsanın tamamına yukarıda anlattığım gibi basitçe yatırım yapmanın bir yolu yok (Bankaların hisse fonları aktif yönetiliyor, yani hisse seçiyorlar, ve hem performansları kötü hem de fon gideri altında yüksek maliyetli, o yüzden bence uzak durun). Fakat sadece DJIST isimli bir ETF var, o da yalnızca 20 civarı en büyük hisseye yatırım yapıyor. Fon gideri diğer borsa fonlarından düşük olsa da yine de biraz yüksek. Örneğin yukarıda bahsettiğim #VOO’nun gider oranı %0,03 iken DJIST’in %0,73 (24 kat daha fazla)!
Özetle, evet yatırım konusunda kendinizi geliştirmenizin katkıları olacaktır ama bir yere kadar. Borsa uzmanlarının bile halini gördünüz. Hisse seçmek için teknik/temel ve envai çeşit analizler için harcayacağınız zamana ve paraya değmeyecek bir çabanın girdabına girmek bence doğru bir seçim olmayacaktır. Yaşadığınız stres ve ağaran saçlara değecek bir fark yaratamayacaksınız, aksini düşünenlerin tabii ki kendi takdiri, saygı duyarım.
Kendi adıma ABD borsasında artık sadece ETF’lere yatırım yapıyorum, inanır mısınız hisse seçmek ve incelemek için ne kadar çok zaman ve efor sarfediyormuşum! Biz hisse seçip “aa ne kadar güzel şirket/hisse” dediğimizde piyasadakiler çoktan almış, kârını cebine koyup satmış oluyor.. Sonra biz de o
kadar olumlu analize rağmen neden para kazanamadım diye dövünüp duruyoruz..
Geçen yılın en iyi performans gösteren hisselerine sahibim, ne yazık ki onları bu yıl satın aldım.
Anonim
2018’in hemen başında bu karşılaştırmanın aynısını yapmıştım (Link). Aradan zaman geçti, geldik 2019’un sonlarına! Aslında bu kıyaslamayı 2018 sonu için yapmam gerekirdi ama kusura bakmayın.. Bari ağustos sonu itibarıyla olanını yapalım da görelim: Uzun vadede Yastık altı Dolar, Vadeli Dolar, Euro, Vadeli Türk Lirası Mevduat, Borsa ve Altın yatırımlarından hangisi daha çok kazandırmış?
Gazetelerde, televizyonlarda, sosyal medyada vs. her gün/mütemadiyen: “Dolar/Altın/Borsa bugün yüzde bilmem kaç arttı/azaldı!” haberlerini görüyoruz. Asansör gibi hepsi de mübarekler! Bir gün aşağı bir gün yukarı… Kafamız karışıyor doğal olarak; ülen bunların hangisi sürekli artanı acaba Q diye merak ediyoruz ama buna cevap veren de yok! Nadir de olsa “Geçen yıl şuna yatıranlar şu kadar kazandı!” diye haberler de görmüyor değiliz hani! Fakat o da uzun vadede bizim gibi parasının değerini korumaya çalışan sıradan vatandaşın sorularına cevap olamıyor.
O kadar “ekonomistimiz” “finans uzmanımız” var ama kimse uzun vadede birikimli olarak durum nedir bakmıyor! Kritik kelime birikimli! Yani üstüne koyarak ilerleyen.. Mesela Sn. Abdurrahman Yıldırım (Habertürk gazetesi ekonomi yazarı) geçen yıl bir tablo hazırlamıştı, aşağıda görebilirsiniz, son 30 yılın kazançlarını alt alta koymuş ama hiçbir şey anlaşılmıyor.. Kusura bakmasın ama öyle..
Öyle akademisyen filan değilim, iktisat mezunuyum ama burada Küçük Yatırımcı gözünden, hepimize hitap eden bir şekilde yazacağım (bari biri yapsın artık di mi!). Peki yöntem fln ne şimdi derseniz de, bazı okuyucular çalışmayı daha iyi anlamak ve sorgulamak için belirli noktaları merak ediyorlar. Eğer “ben sonuca bakarım, hesap kitap uğraştırma” derseniz bu kısmı atlayabilirsiniz.
Kapsam – Neleri Karşılaştırıyoruz?
Küçük Yatırımcı olarak en çok ilgimizi çektiğini düşündüğüm enstrümanları kapsama aldım. Bunlar da;
- BIST100
- BIST30
- XTM25 (Temettü 25 endeksi)
- Yastık altı/ Vadesiz Dolar
- Vadeli Dolar Mevduat
- Euro
- Gram Altın
- Vadeli Türk Lirası Mevduat
- Enflasyon (TÜFE)
Zaman Aralığı – Neden 2003?
Karşılaştırma yaptığımız bütün araçların tarihsel olarak bir nominal fiyatı var, yani BIST100’ün veya doların istediğiniz tarihteki kapanış değerini bulabilirsiniz. Fakat Enflasyon, yani TÜFE, istatistik kurumu TÜİK tarafından hesaplanan bir veri, ve kendi gerekçeleri ölçüsünde hesaplama yöntemini/sepetini belirli aralıklarla değiştiriyorlar. Mesela 1987, 1994, 2003 tarihlerinde değişikliklere gitmişler. Bu da enflasyonu süregelen şekilde izlemeyi zorlaştırıyor. O yüzden en güncel veri tarihi olan 2003’ten yola çıktım ve bütün analizin temelini 2003 Ocak ayından attık.
Endeksleme – Nasıl 2003 Ocak’ta Hepsi Aynı Noktada?
Başlangıç tarihi olarak 2003 Ocak ayını seçtik. Fakat ikinci zorluk; bu tarihte örneğin Dolar 1,66 TL, BIST100 10.525 (O zamanlar adı İMKB100 tabi, hey gidi günler!), Gram Altın 19,95 TL -hepsi için altı sıfır atılmış şekilde-. Yani hepsi farklı bir noktada, sıfırdan başlayıp nereye gittiklerini tek grafikte göstermek mümkün değildi.
Bu noktada endeksleme yöntemini tercih ettim. TÜFE, 2003 yılı aysonu ortalamaları olan 100’e endekslenmişti; ben de aynı şekilde diğer bütün yatırım araçlarını 2003 yılı aysonu ortalamalarını 100 olacak şekilde endeksledim. Tam olarak nasıl yaptığımı anlatması zor olabilir, detaya gerek yok.
Buna ne gerek var diyenler olabilir aranızda. Hepsini 15 yılda şu kadar artmış diye alt alta koyabilirdin.. Ama grafiği görmek çok farklı olacak buna emin olun! Mesela size bir örnek göstereyim:
Sn. Abdurrahman Yıldırım, Habertürk gazetesi yazarı, çok güzel bir analiz paylaşmış. Bu da o analizin sonucu. Ben faydalanmıştım kendi adıma, ama yine de sizce bu şekilde görmek mi daha iyi, yoksa grafik olarak mı? İnanın bayağı uğraştırdı beni bu analiz, ama çok tatlı oldu grafik
Vadeli Mevduatları Nasıl Hesapladım?
Karşılaştırmamızda kullanmak için Dolar ve Türk Lirası için vadeli mevduat hesaplamasını da yaptım. Bunu da;
- Önce TCMB’nin EVDS sisteminden 2003 – 2019 arasındaki Bankaların ortalama 1 yıl ve üzeri mevduata verdiği faiz oranlarını çektim,
- Dolar ve Türk Lirası için ayrı ayrı stopaj oranları yıl yıl (sık sık değişmişler!) internet taramasıyla elde ederek net faiz oranlarını hesapladım,
- 2003 yılından başlayarak her ocak ayında 1 yıllık mevduatlarla birikimli olarak (kazanılan faizin bir sonraki yıl da mevduatta tutulduğu) değerledim,
- 2019 için de sadece 8 aylık tahakkuk eden getiriyi sonuca ekledim.
Lafı fazla uzatmadan direkt olarak yıl bazındaki ana grafiği sunuyorum:
16,5 yıl gerçekten de uzun vade. Yatırım kararları alırken çoğumuz bırakın 16 yılı, genelde 1-2 aylık vadeler üzerinden düşünüyoruz. Bunun birçok sebebi var: Sabırsızlık, hiç nakit/hareket alanı bırakmama, duygusallık/panik vs. Oysa ki:
Warren Buffett: Bizim favori tutma süremiz sonsuza kadardır.
Ben de istisna değilim, yaptığım yatırımları çeşitli nedenlerle tutamayıp satmak zorunda kaldığım, sıkılıp/korkup veya bilgisizlikten sattığım oldu. Hatta ilk hisselerim olan ASELSAN ve BİM AŞ hisselerini satmayıp tutsaydım ne olurdu diye bir hesaplama da yapmıştım.
Yatırım Araçları Getiri Karşılaştırması, Tespitler
Kısaca sıralıyorum:
- 2017 yılı sonu itibarıyla Borsa öndeydi, fakat son bir buçuk yılda zaten iyi durumda olan Gram Altın yaptığı müthiş atakla açık ara önde kapatmış! Borsa/faiz vs uğraşmadan en güzel kazancı anneannelerimiz yapmış!
- Altından sonra ikinci grupta, sırasıyla XTM25, BIST100 ve BIST30‘u görüyoruz. 2017’den sonra durumları pek iç açıcı görünmeseler de hala diğer yatırım araçlarından (dolar, euro ve vadeli TL) çok daha iyi durumdalar!
- Geçen sefer olduğu gibi yine beni şaşırtan Vadeli Türk Lirası Mevduat, gram altın ve borsadan sonra en çok kazandıran oldu. Bileşik faizin gücü derken boşuna söylememişler.
- Dolar ve Euro ise yerlerde sürünüyor. Bırakın kâr etmeyi, enflasyonun bile altında kalarak para kaybettirmiş uzun vadede. Ben de şaşkınım, çünkü kısa vadeli olarak ben de dolara yatırım yapıyorum. Ama uzun vadede sürekli olarak yastık altı döviz tutmak avantajlı değil! Bu sefer önceki analize göre farklı olarak Vadeli Dolar Mevduatı da listeye ekledim. %3-4 gibi çok düşük faiz oranları getirmesine rağmen, 16 yılın sonunda yastık altındaki dolara göre %48 fark oluşmuş! (Süre uzadıkça fark daha da açılacaktır)
Son Değerlendirme
Evet son 16 yılda şunlar kazandırdı, bu gelecek yıllarda da böyle olacak anlamına gelmez! Fakat bence bu yazının bana ve umarım sizlere kazandırdığı az da olsa bazı hususlar var. Örneğin 16,5 yılda dolar kuru 3,5 katına çıkmış fakat Türk Lirası mevduatın karşısında geride kalmış! Bu beni çok şaşırttı! Veya yastık altındaki doların 16,5 yılın sonunda vadeli dolara karşı %50 geride kalması da..
Her ne kadar okusak ve araştırsak da yine yanlışlar yapacağız ve belki para kaybedeceğiz. Fakat genel geçer, doğruluğu test edilmemiş bilgileri kabul etmeyeceğiz. Sürekli öğrenecek, bilgilerimizi tazeleyeceğiz. Ve tabii ki sonuçta hepimiz finansal özgürlüğe kavuşacağız!
Açıkçası Einstein’in genel görelilik kavramını çok detaylı bildiğimi iddia edemem. “Pop-science” seviyesinden hallice.. (O kadar da bilmiyorum diyenler: tık) Her ne kadar fizikle ilgili bir konu da olsa günlük hayata yansımasını kullanılabiliriz diye düşünüyorum. Mesela hafif yokuş bi kırmızı ışıkta durdunuz, ayak frende bekliyorsunuz. Hiç de ayağınızı frenden çekmediğiniz halde birden sanki araba geri gidiyormuş gibi hissettiniz mi? Eminim olmuştur (bana çok oluyor ). Ama aslında siz geri gitmiyorsunuz, yandaki arabanın sabırsız şoförü ileri gidiyor.
Einstein’a da olmuş mudur acaba?
İşte çok basit ve fiziki bir durum bile ne kadar “göreli” olabiliyor ve yanılsama içerebiliyor. Bu yüzden enflasyon, reel getiri vs. gibi soyut finansal ölçülerde benim kafam daha çok karışıyor. Sizinki?
Bizim oğlana sorsanız 10 katlı bina yüksek der, bana sorarsanız da bir gökdelen yüksek derim. Mesela %25’leri gören ve şu an %20’ler seviyesindeki enflasyon yüksek mi? Bana sorarsanız yüksek, ama babam biz %100leri gördük evlat bu da yüksek mi diyor! İşte görelilik kavramını burada kullansak iyi olacak, neye göre kime göre yüksek?
Mahfi Eğilmez’in son yazısını okuyunca aklıma bu enflasyon karşılaştırmasını yazmak geldi (bayağıdır yazmadığım için aslında aklımda çok konu var, ama son giren ilk çıkıyor ) Hoca diyor ki:
- 2000 yılında Dünya kişi başına gelir ortalaması 5.500 $, TR’nin 4.317 $
- 2017 yılında Dünya kişi başına gelir ortalaması 10.680 $, TR’nin 10.546 $
Kişi başı gelirde sadece Türkiye rakamına bakınca “vay be, çok yükselmiş” diyecekken, Dünya’ya göre bakınca hocanın dediği gibi arpa boyu kadar.. İşte enflasyon için de bir “benchmark” yani karşılaştırma noktası kullanmalıyız.
Enflasyon Yüksek mi. Alçak mı?
Bence hem yüksek hem de alçak! Ama alçak kelimesini hakaret olarak kullanıyorum! Karşılaştırmalı ve göreli cevabı şu an ben de bilmiyorum.. Ama Mahfi hoca gibi yapalım, Dünya’ya göre bakalım ve birlikte görelim nedir enflasyonda durum.
Verileri IMF’nin websitesinden aldım. 1980’dan bu yana Türkiye ve diğer ülkelerin enflasyon oranları var, sağolsunlar belirli gruplar (Developing, AB, Dünya vs.) için ortalamayı da kendileri hesaplamışlar.
Ben de bizimle karşılaştırılabilecek 2 grup seçtim: Avrupa Birliği (AB) ve Dünya. Fakat asıl odaklanacağım, Dünya olacak çünkü AB biraz şey.. farklı.. Yalnız Mahfi Hoca gibi iki rakamı yan yana koyup karşılaştırmakla bitmeyecek bu iş! Çünkü 1980’den 2018’e sadece yüzde enflasyon oranlarıyla karşılaştırmak o kadar da kolay değil..
Örneğin; 90lar için Türkiye enflasyonu %75 ortalamasında gezerken, Dünya’da %20’lerde görünüyor. Fakat 2010larda bizde ortalama %9 iken aynı anda Dünya’da %3’lerde… Konu aynı; enflasyon, ama sanki elmayla armutu karşılaştırmak gibi!
Sonra aklıma bir fikir geldi, neden bizde Dünya’nın kaç katı enflasyon var gibi düşünmeyeyim dedim. Belki iktisatçılar katılmayacaklar bu karşılaştırma yöntemine ama daha iyi bir yol bulan varsa değerlendirelim.
1980’den 2018’e geçen 39 yılda enflasyonumuz %100’leri de zorlamış, %6’ları da görmüş. İşte bu karşılaştırma zorluğunu azaltmak için yıllar boyunca yerli enflasyonumuzun Dünya ortalamasının “kaç katı” olduğunu hesaplayıp o gözle bakmaya çalıştım:
- 39 yılın tamamının ortalamasına baktığımızda Türkiye’deki enflasyonun Dünyadakinin 4,5 katı olduğunu görüyoruz.
- Yani Dünya’da enflasyon %5 ise Türkiye’de %22,5 olmuş demek. Veya Dünya’da %20 ise bizde %90 …
- Fakat 1994-2003 arasındaki anormal yüksek enflasyon dönemini dışarda bırakınca ortalamada 2,7 kat fazla olduğunu belirtmeliyim.
Alt alta rakamlar, sayılar.. Gelin işi grafiğe dökelim ve bence daha net bir resim ile görmeye çalışalım.
Eğer daha yakından görmek isterseniz grafiğe tıklayın, yazıya dönmek için de geri tuşu lütfen.
Önce biraz grafiği açıklayayım:
- Mavi çizgi, ilgili yılda Dünya ortalamasının kaç katı enflasyonumuz olduğunu gösteriyor.
- Yeşil çizgi, yukarıda da bahsettiğim 39 yıllık ortalamamızı 4,5’u sabit şekilde temsil ediyor.
- Kırmızı çizgiyi ise 1994-2003 yılları arasında gördüğünüz istisna dönemi içermeyen ortalamamızı “2,7 kat” verebilmek için çizdim.
Dünyadan 10 veya daha fazla kat enflasyonumuz olduğu dönem dışında dikkat ederseniz hep kırmızı çizginin etrafındayız. Demek ki, enflasyon konusunda bir standardımız var! Dünya ortalamasının 2,7 katı bizim için “normal” enflasyon.
10 yıllık bir dönemde (1994-2003) normalin çok üstünü görürken, 2004-2013 arasında da normalimizin altında enflasyon yaşamışız. Ama 2017 ve 2018 ile birlikte tekrar yüksek enflasyona merhaba dediğimiz açıkça görülebiliyor.
Mesela; 2018’de Dünya enflasyonu %3,8 imiş, Türkiye’de normal bir enflasyon için 2,7 katı, yani %10,3 oranında enflasyon yaşamalıydık. Ama onun yerine Dünyanın 5 katından fazla ile %20,3 ü gördük.
O Kadar da Yüksek Değilmiş mil
Genel ortalamada Dünya’dan sadece 4,5 kat fazla olması kulağa çok da yüksek gelmiyor değil mi? Ama enflasyon birikimli giden bir güç, aynı bileşik faiz gibi. Örnek vereyim de, ne kadar fark olduğuna benim gibi ağzı açık bakın:
1980 yılında Türkiye’de, Dünya ortalamasındaki hayali ülkede ve
son olarak AB ortalamasındaki başka bir hayali ülkede 100 birim değerinde birer gömlek olsun. Gelin 39 yıllık sonuca bakalım:
- Türkiye’de 1980’de 100 TL olan gömlek 2018 sonunda kaç TL olmuştur? Tamı tamına 27.509.577 TL, yazıyla yirmiyedi milyon beşyüzdokuz bin beşyüzyetmişyedi türk lirası!
- Dünya ortalamasındaki hayali ülkede 1980’de 100 birim olan gömlek ise 5.337‘e ulaşmış…
- AB ortalamasındaki diğer hayali ülkede ise 1980’de 100 birim olan gömlek sadece 905 olmuş.
- Yani Dünya ile yılda 4,5 kat olan fark 39 yıl birikip sonunda 5.154 kata, AB ile 11 kat olan fark ise 30.380 kata ulaşmış.
İnanılmaz değil mi? Tabi biz paradan 6 sıfır attığımız için gömlek 27,5 TL sanıyoruz, giyersen 🙂
Sonuç ve Değerlendirme
Enflasyon 2017 ve 2018’de yüksekmiş. Neye göre? Dünyaya.
- 39 yıllık genel ortalamada 4,5 kat,
- 1994-2003 arası ortalamada 10 kat,
- 2004-2014 arası ortalamada 2 kat,
- Normalde ise 2,7 kat fazla enflasyonumuz var.
Bu tabloya göre 2018’de Dünya’nın 5 katından fazla enflasyon ile durum normal görünmüyor.
Son olarak ilginç bir soruyla bitireyim:
Türkiye’de;
- 1993 yılında %104 olan enflasyon mu?
- 2018’de %20,3 oranındaki enflasyon mu daha yüksek?
Tüyo: Dünya enflasyonu 1993 yılında %32, 2018’de ise sadece
%3,8…
Not: Derdim kesinlikle politika, niye böyle oldu vs. fln değil. Ben sıradan vatandaş gözüyle mevzuyu anlamaya çalışıyorum sadece. Enflasyon nasıl düşer, doğru politikalar vs. hiçbir çözüm önerim hatta fikrim bile yok. Hocalarımız, ekonomistler zaten bunları her yerde 7/24 konuşuyor. Benim derdim; bir fani ve enflasyon-fobik olarak fotoğrafı anlayıp “korunma” yollarını düşünebilmek. Kolay değil, ama düşmanı tanımak da önemli! Bir sonraki yazıda korunmaya eğileceğim.
Not 2: Babama bu şekilde anlatmaya çalıştım ama %20’nin bizim için 2018 itibarıyla yüksek bir enflasyon olduğuna ikna edemedim! Siz okuyuculara ne kadar mesajı aktarabildim, bilemiyorum Ben zaten yüksek olduğunu
biliyordum diyenler için de en azından vakit kaybı yerine görüşlerini ispatlayıcı kaynak olabilmiştir umarım.
Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:
- Bireysel Finans Nedir? Neden Önemlidir?
- Ev Almak Akıllı Bir Yatırım mı?
- Araba Almak Mantıklı mı?
- FIRE : Finansal Bağımsızlık ve Erken Emeklilik
- Parayla Satın Alabileceğiniz En Değerli Şey Nedir?
Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!
Beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Soru ve görüşlerinizi de yorum olarak bırakın! Teşekkürler
Dolar son günlerin favori muhabbet konusu. Her ortam ve sohbette en az bir kez “Dolar da çok arttı, daha da artar mı ki?” minvalinde sorular gündemimizde. Haksız da sayılmayız, son bir yıldaki artışı baş döndürüyor.
Ben de mütemadiyen doların akıbetini düşünürken: “Acaba dolara fazla mı önem veriyoruz? Yoksa %20’lere varan faiz oranlarıyla Türk Lirası daha fazla kazanç getirebilir mi?” sorusu şimşek gibi çaktı aklımda. Açıkçası ilk aşamada pek mümkün görünmedi ne yalan söyleyeyim. Çünkü kendimi bildim bileli dolar sürekli şahlanıp yükselir.. Ama araştırmacı kişiliğime söz dinletemedim ve bir karşılaştırma yapmam gerektiğini düşünerek çalışmalara başladım.
Henüz daha çalışmanın veri toplama aşamasında, dedim ki meşhur Ahmet ve
Murat isimli arkadaşlarla yeni bir Twitter anketi yapalım. Bakalım okuyucularımızın genel intibası ne yönde:
30 Haziran 1990da iddaya giren:
-Ahmet, 100 TL’yi 1 yıllık TL vadeli mevduata,
-Murat da 100 TL değerinde 1 yıllık $ vadeli mevduata,
30 Haziran 2018’te biten 29 yıllık iddiada sizce hangisi daha kârlı çıkmıştır? TL mi dolar mı?
— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) July 20, 2018
Soruyu sorarken bazı hatalar yapmışım, öncelikle 30 Haziran 1990 günü cumartesiye geliyormuş Bir de 1 yıllık vadeli hesabın yılın sonunda faiz kazancıyla birlikte tekrar vadeli hesaba dönüştüğünü, yani bileşik faizden bahsetmemişim. Bu eksiklikler için özür dilerim. Ama okuyucular genel konsepti ve sorunun özünü hemen anladılar. Ayrıca verdikleri oyların yönü (4100 kişinin %65’i) de benimkiyle aynı oldu. Ben de dolara yatırım yapan Murat kazanır demiştim..
Ankette Haziran’dan Haziran’a bir karşılaştırma düşünmüştüm, ama hem faiz oranları hem de enflasyon için yılbaşından sonuna doğru şeklinde yapmanın daha doğru olduğuna karar verdim. 1990-2017 sonu için yılları takip eden, 2018 için de 6 aylık bir işlem yapıyorum.
Bir de 100 TL ile yatırım yapar demiştim, ama 1990’da 100 TL gerçekten pek de yatırım yapılacak bir para değilmiş! Siz tablolarda 6 sıfır atılmasının karşılaştırmayı zorlaştırıcı etkisini görmemeniz için yine 100 TL olarak göreceksiniz. Ama hesaplamada 100.000.000 TL (6 sıfır atılmamış rakamdır, bugün 6 sıfırı atılmış ve enflasyonla yeniden değerlenmiş hali 398.151 TL’dir.) kullandım.
Türk Lirası ve Dolar için ortalama mevduat faizleri rakamlarını TCMB’nin EVDS isimli veri merkezinden temin ettim. Enflasyon artış oranlarını TÜİK’ten aldım (öyle 1990’dan 2018’e kolayca rakamları koyduklarını sanmayın, hayli uğraşıp kendim hesapladım). Stopaj oranlarını da internette samanlıkta iğne arar gibi tarayıp buldum, sağolsun sürekli oynayıp durmuşlar stopaj oranlarıyla… (eğer yanlış bilgi varsa lütfen uyarın yorum olarak, güncelleyeyim.)
Uzun Vadede Türk Lirası mı Dolar mı Kazançlı?
Yazının başlığında da olan soru biraz genel ve yuvarlak, o yüzden netleştirelim ve önce ankette sorduğum gibi 1990 yılından bu yana oluşan duruma bakalım.
Üniversitenin ilk yılında bir bankada staj yapmıştım. Stajda öğrendiğim tek şey: bankacı olmak istemediğimdi Bir de vadeli mevduatçı teyzelere şaşırdığımı hatırlıyorum. Milyonlarca liralık Türk Lirası ve döviz mevduatlarına faiz pazarlığı yaparlardı. 90’larda henüz bir çocuktum ama eminim faiz o dönemde daha da hararetli bir konudur.
Lafı daha fazla uzatmadan 1990’dan bu yana Türk Lirası ve dolar mevduatın durumunu tek tabloda görelim:
(Eğer rakamlar küçük görünüyorsa tabloya tıklayıp büyük halini görebilirsiniz)
Tablonun başlıkları umarım yeteri kadar kendisini açıklıyordur. Eğer hesaplama tablosu karışık görünüyorsa veya hatalar varsa yorum olarak belirtin lütfen.
1990 Ocak ayında eşit miktarda parayı vadeli olarak mevduat şeklinde değerlendiren arkadaşlardan Türk Lirasını seçen Ahmet 894.006 TL’ye ulaşarak Doları seçen Murat’tan daha fazla kazanç elde etmiş. Parasının faizine hiç dokunmayıp onun da değerlenmesini sağlayarak “Bileşik Faiz“in gücünden yararlanmış ve enflasyonu da yenmiş.
Benim de hiç beklemediğim şekilde kazanan Türk Lirası oluyor. Doların değeri % 198.735 (yazıyla yüzde yüzdoksansekizbinyediyüzotuzbeş!) arttığı halde (evet o kadar çok)…
Gerçekten kendi adıma ilginç bulduğum bir sonuç çıktı. Sonra dedim ki; acaba baz yıl mı yanıltıyor? Yani 1990 değil de 1991, 1992 veya başka yıllardan mı başlasam. Hepsini denedim inanır mısınız. 1990’dan 2004 yılına kadar tam 15 farklı yıldan başlayacak şekilde çalışmayı tekrar tekrar yaptım. Sonuç değişmedi! Hangi yıl başlarsam başlayayım yine de kazanan Türk Lirası oldu. Mesela 2000 yılından başlatınca TL’nin $’a attığı fark neredeyse 2 katını buldu!
Peki neden? İlk aklıma gelen 90’lardaki yüksek faizler oldu. Ama tablodaki rakamlara yakından bakarsanız göreceksiniz, 90’larda yarışı dolar önde götürüyor. Türk Lirasının öne geçmesi 2003 yılından itibaren doların değer kaybetmeye başlamasıyla oluyor.
Belki okuyuculardan bu çalışmamın zaman kaybı olduğunu düşünenler olabilir. Geçmişe bakarak bugünkü yatırım kararlarımızı veremeyiz diye kesip atabilirler. Kısmen doğru tabii ki; geçmişte çok yükselen bir yatırım enstrümanı gelecekte de aynı şekilde yükselecek diye (kesin) bir sonuç çıkarılamaz. Ama çok uzun yıllara ilişkin trendlere ve özellikle karşılaştırmalara bakmak, bence kesinlik arz etmese de bize bir fikir verebilir.
Aynı çalışmayı çok geriye gitmeden, bir de 2005 yılından itibaren Türk Lirası ve Doların performansına bakalım:
İşte 2005’ten sonra durum değişiyor. Faizlerin düşmesiyle birlikte dolara karşı gücünü kaybediyor Türk Lirası.
Who knows? Ekonomi ve özellikle tahmin konusunda nice profesörler/yatırım uzmanları bile genellikle başarısız oluyor. Ben herhangi bir yorum yapmaktan bile kendimi imtina ediyorum. Sadece şöyle bir kıyas yapabiliriz:
- Şu an bir bankaya gidip 100.000 TL’ye 1 yıl için ortalama %19 gibi bir oranla vadeli mevduat yapabilirsiniz. 1 yılın sonunda da elinize stopaj sonrası net 117.100 TL geçecektir.
- TL yerine dolar mevduat yapmak isterseniz; 100.000 TL ile 4,80 kurundan 20.833 $ alabilir ve 1 yıl için ortalama %3.75 gibi bir oranla bağlayabilirsiniz. 1 yılın sonunda elinize stopaj sonrası net 21.497 $ geçer.
- Eğer Türk Lirası kazançla karşılaştırırsak, başabaş bir getiri için dolar kurunun 117.100/21.497= 5,45 olması (%13,5 artması) gerekir.
Yani, eğer 1 yıl sonra dolar kurunun 5,45’ten daha fazla olmasını bekliyorsanız tercihinizi dolardan yana kullanmalısınız. Fakat dolar kurunun 5,45’ten daha az olacağını düşünüyorsanız, seçiminiz Türk Lirası olmalı.
1 yıl sonra dolar kurunun ne olacağını da bilmek de zor zanaat…
Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:
- Yurtdışı Piyasalarda İşlem Yapmak
- Uzun Vadede BIST100 mü, S&P 500 mü?
- Çalışanın Vergi Yükü
- FIRE: Finansal Bağımsızlık ve Erken Emeklilik
- Milyoner Olmak İçin Yapmanız Gereken İki Temel Şey!
- Parayla Satın Alabileceğiniz En Değerli Şey Nedir?
Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!
Görüşleriniz de lütfen yorum olarak bırakın.
Hepinizin tanıdığı meşhur yatırımcı Warren Buffett, 2007 yılında Protege Partners isimli yatırım şirketindeki bir fon yöneticisiyle 1 milyon dolarlık bir bahse girdi. Bahsin konusu şuydu: Warren Buffett; basitçe S&P 500 endeksini birebir takip eden bir ETF’in, aktif olarak hisse/yatırım enstrümanı seçerek yapılan yatırımdan daha fazla kazanacağını iddia etti. Bahsi gören diğer fon yöneticisi 5 farklı hedge fund belirledi ve 10 yıl süren kapışma başladı. 2017 yılına, yani bahsin sonuna, gelindiğinde kim kazandı dersiniz?
Tabii ki Buffett Baba* 🙂 S&P 500 endeksini takip eden ETF yıllık ortalama %7.1 getirirken, o çok bilgili ve tecrübeli finans uzmanlarının yönettiği aktif fonun ortalaması ise sadece %2.2!
*Kaynak: Fortune. Ayrıca kazandığı bu 1 milyon doları da bir yardım kuruluşuna bağışlar.
Üstad Buffett’ın bu kadar güvendiği, üstüne 1 milyon dolar bahse girdiği ETF nedir, bir bakalım:
ETF, yani exchange traded fund, türkçeye borsa yatırım fonu olarak çevrilmiş, ama bence “borsada işlem gören fon” daha doğru olurdu. Çünkü ETF’ler sadece bir borsa endeksini takip eden hisse gruplarında oluşmayabilir. Örneğin, “SPDR Gold Trust” tamamen külçe altın fiyatına endeksli bir ETF’dir, yani emtia vb. bir çok farklı alanda ETF’ler bulunuyor.
Mesela şu linkteki websitesinden varlık büyüklüklerine göre sıralanmış şekilde ETF’leri görebilirsiniz. İsimleri size bir fikir vermezse, tıklayarak nelere yatırım yapan ETF’ler olduğunu görebilirsiniz.
Hatta bizim için bile bir ETF yapmışlar sağolsunlar: iShares MSCI Turkey ETF
Altın, Petrol, Gayrimenkul, Gelişmekte olan Piyasalar, Temettü Hisseleri, “Semiconductor” Şirket Hisseleri, Yenilenebilir Enerji Şirket Hisseleri… Aklınıza gelebilecek her konuda bir ETF bulabilirsiniz artık.
“Eskiden beri hisse fonları var, şimdi bu ETF’in ne farkı var?”
Güzel soru (Kendi kendime sordum ama herhalde sizin aklınızdan da geçmiştir. 0 ) Evet endeksi takip eden fonlar çok eskiden beri var. Ama ETF’lerin iki önemli farkı var;
1. Borsada işlem gördüğü için sizi bir aracı kuruma bağlamaması, istediğiniz şekilde al/sat yapabilme imkanı
2. Çok daha düşük komisyon ve ücretle çalışması
Mesela Buffett’ın bahse girdiği hedge fund’ların %2 anaparadan, %20 getiriden komisyonu vardır! (zaten bahsi kaybetmelerinin en büyük sebebi de bu ücretler her yıl ödenince kazancın kuş kadar kalması) Çünkü adamlar profesyonel uzman! sabah akşam sizin için hisse araştırıyorlar, otel köşelerinde toplantılar vs. hep sizin için.. Ama örneğin dünyanın ilk ve en büyük ETF olan SPDR S&P 500’inin ücreti sadece binde 1, yani %0,1.
Biz Küçük Yatırımcılar, dürüst olalım ne kadar uğraşsak da işimizin gücümüzün arasında okuyup didinip finans ve yatırım uzmanı olmamız imkansız. Bunu bir itiraf edin kendinize. Tam siz okuyup araştırıp belli bir seviyeye geldiğinizde finans dünyası arada size 10 sene fark atmış olacak.. Alıp okuduğumuz kitapların çoğu daha baskıya girerken eski bilgi oluyor. Siz gazetede/internette bir şirketle ilgili haberi okuduğunuz an, o haberle işlem yapmış trader ondan sonra üçüncü kahvesini içiyor..
Vizontele’de Belediye Başkanı ne diyordu:
“Buraya gazeteler iki gün sonra geliyor, bizim görüp şaşırdığımız bir havadisi büyük şehirdekiler çoktan unutmuş oluyor.”
Moralinizi bozmak için söylemiyorum. Kendimi de bu söylediklerimden ayrı tutmuyorum. Sadece bunun farkına varabilecek kadar uzun zaman piyasalar ve uzmanlarıyla haşır neşir oldum..
Peki biz bu bilgi eksikliğimizle piyasalarda nasıl işlem yapabiliriz? Tek tek hisse senetlerini nasıl takip edip seçeceğiz? İşte bu sorunun cevabı: ETF’ler sayesinde.
Hisse Seçmek
Warren Buffett piyasalar konusunda uzman, birçok profesyoneli istihdam ettiği Berkshire Hathaway isimli koca bir yatırım şirketi var. Bunlar sayesinde şirketler hakkında detaylı araştırmalar yapıp büyük yatırımlar yapıyor. Ama biz küçük yatırımcılar açısından bilgi ve emek kaynakları kısıtlı. Bu nedenle hisse seçerken asimetrik bilgi ve hatta hiç bir bilgi olmadan karar vermek durumunda kalanlar oluyor.
Peki hisse seçmek yerine bütün endekse yatırım yapmak? Örneğin S&P 500 endeksindeki hisselerden birkaç tanesine yatırım yapmak yerine endeksin tamamına yatırım yapılamaz mı? ETF’ler sayesinde bu mümkün olabiliyor.
UYARI: Hisse seçmeyin, bütün endekse yatırım demiyorum!
Sadece böyle bir alternatif olduğundan, sizin için uygunsa kendi kararınızı vermeniz gerektiğini belirtmek istiyorum.
Yatırım Guruları
Twitter’daki üstadlardan, bankanızın yatırım uzmanından, arkadaş sohbetlerinden veya eniştenizle konuşurken dahiyane yatırım fikirleri ve hatta başarılarını dinlersiniz: Aldıkları bütün hisseler tavan yapmıştır, hiçbir yatırımlarından zarar etmemişlerdir. Enflasyon artı 3 puan getiriler neymiş, her yıl parayı üçe katlamazlarsa üzülürlermiş…
Kısa vadede (birkaç ay, bir yıl veya es kaza iki yıl) bu şekilde inanılmaz başarılar yakalayanlar vardır tabii ki. Ama uzun vadede gün sonuna bakıldığında; aldıkları risklerin bir kısmında başarılı olanlar, belki daha fazlasında ise kaybedecek ve Buffett’ın Bahisi örneğinde olduğu gibi endeksin bile gerisinde kalacaklar.
Eğer bir yatırım aracının getiri potansiyeli çok barizse, zaten herkes görmüştür. Ya da hiç kimsenin görmediğini gördüğünüzü sanıyorsanız, büyük ihtimalle zaten öyle bir şey yoktur!
Bizde maalesef pek ETF yok, olanların da yönetim gideri ücretleri yüksek.. Mesela yukarıda bahsettiğim SPDR S&P 500 ETF’inin yönetim gideri %0,1 iken, bizdeki benzerlerinin %0,7. Şimdi fark sadece %0,6 mı demeyin, aslında %600 fark var! Hatta Vanguard şirketinin S&P500 ETF’inin gideri sadece %0,05.. Fark oldu mu %1200!!!!
Bizde mesela hiç BIST100 ETF’i yok. Sadece BIST30’a endeksli birkaç ETF var. Bir de altına endeksli bir ETF’imiz var. (Eğer bildiğiniz başka ETF’ler varsa yorum olarak belirtin, yazıya ekleyeyim.)
Bir kısmı şöyledir:
- DJIST: BIST’in en büyük 20 şirketine endeksli, %0,74 yönetim gideri
- BIST30: BIST30’a endeksli, %0,73 yönetim gideri
- ISY30: BIST30’a endeksli, %0,71 yönetim gideri
- GOLDTR: Altına endeksli, %0,47 yönetim gideri
- GMSTR: Gümüşe endeksli, %0,47 yönetim gideri
Bütün ETF’lerin listesi: https://www.kap.org.tr/tr/YatirimFonlari/BYF (Bilgi için Can Balkan’a teşekkürler)
Açıkçası tek yapacakları bist30 endeksini takip etmek olan fonların neden %1’e varan masraf talep ettiklerini anlamak mümkün değil! Gerçi altın alanın bile yarım puan gider yazdığını görünce..
ETF’in ne olduğu, avantajları ve masrafları hakkında genel bir bilgimiz oluştu. Türkiye’dekiler maalesef yüksek giderleri nedeniyle uzun vadeli alıp tutmak için mantıklı görünmüyor. Ama kısa vadede hisse seçemediğiniz durumlarda borsaya yatırım yapmak isterseniz yardımı dokunabilir (Ben bir dönem yapmıştım, milyoner serisini takip edenler bilecektir).
Bu ETF’leri daha çok ABD piyasalarına yatırım yapmayı düşünenler kullanabilir. Çünkü nispeten oradaki şirketleri daha az tanıyacakları için spesifik bir hisse yerine bütün endekse yatırım yapılabilir. Veya APPLE, NETFLIX vs. gibi teknoloji hisselerine yatırım yapmayı düşünüp hisse seçemeyenler NASDAQ100 endeksine bağlı ETF’leri tercih edebilir.
Bunların hepsi birer alternatif, yatırım yine sizin düşünüp karar vereceğiniz bir husus. Ama ben de sizlere seçenekleri anlatmak istedim. Umarım faydalı olmuştur.
Eğer farklı sorularınız veya eklemek istedikleriniz varsa yorum bölümünde aktarırsanız, yazıyı güncelleyebilirim.
Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:
- Yurtdışı Piyasalarda İşlem Yapmak
- Uzun Vadede BIST100 mü, S&P 500 mü?
- Çalışanın Vergi Yükü
- FIRE: Finansal Bağımsızlık ve Erken Emeklilik
- Milyoner Olmak İçin Yapmanız Gereken İki Temel Şey!
- Parayla Satın Alabileceğiniz En Değerli Şey Nedir?
Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın! Görüşleriniz de lütfen yorum olarak bırakın.